KAHVE GERÇEKLERİ
-
Kahve
dünyada “su”dan sonra, en çok tüketilen içecek olarak bilinmektedir.
-
Kahvenin
içinde yaklaşık 1000 den fazla madde olduğu bilinmektedir. Ancak binlerce
bileşenin içinde en önemlisi kafeindir.
-
Kafein
içeren kahve dışında başka içecekler, gıdalar ve hatta ilaçlar bulunmaktadır.
Çay, çukulata ve ağrı kesiciler bunların içinde en yaygın olarak kullanılan
kafein kaynaklarıdır.
-
Çayda
kahvenin yaklaşık üçte biri kadar kafein bulunmaktadır.
-
Kafein
ile yıllardan beri bilinen bilgiler gözlemlere dayanmaktadır. Bu konuda
yapılmış. Yeterli bilimsel çalışma yoktur.
-
Kahve
içildikten sonra tamamen ve yaklaşık 30-120 dakika içinde beyin dahil olmak
üzere tüm vücuda yayılmaktadır, hatta hamilelerde bebeğe dahi
ulaşmaktadır. Kafein vucutta 2.5-4.5
saat içinde yarılanmakta ve karaciğerde metabolize olmaktadır. Bu süreyi günlük
kahve tüketimi, sigara, doğum kontrol hapları hızlandırmakla birlikte bireysel
olarak genetik özelliklere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
-
Kafein
en çok filtre kahvede bulunurken, en az olarak da dekafeinli kahvede
bulunmaktadır.
-
Günlük
düşük miktarda (50-200 mg / bir kupa
filtre kahve) kafein tüketimi uyanıklığı ve enerjiyi artırmakla birlikte daha
iyi hissetmeye, gevşemeye, iyi bir ruh
haline ve daha iyi bir hafızaya neden olmaktadır.
-
Günlük
yüksek miktarda kafein tüketimi (300-400 mg / 4 kupa filtre kahve) kaygı
bozukluğuna, sinirliliğe, uykusuzluğa, taşikardiye ve titremeye neden olabilir.
Ancak bu miktarda kahve tüketimi bile kalıcı sağlık sorunu yaratmadığı gibi
gözlenen olumsuz etkilerde geçici olmaktadır.
-
Günlük
kahve tüketimi ile ilgili birçok sağlık otoritesi benzer limitlerde günlük
kahve tüketiminin sağlık sorunu yaratmayacağını bildirmiştir.
-
Kafein
doza bağlı olarak uyanıklığı arttırmakta, konsantrasyonu güçlendirmektedir.
-
Kafein
reaksiyon zamanını kısaltmakta, görsel dikkati arttırmakta ve dikkatin uzun
süre korunmasını da sağlamaktadır.
-
Özellikle
yemekten sonra gelişen uyku halini engellemekte, soğukta azalan konsantrasyonu
arttırmakta, gece vardiyasında
çalışanlardaki performans düşüklüğünü engellemekte ve gece araba kullanmadaki zorlukları azaltmakta
olduğu da gösterilmiştir.
-
Kafein
uyuma sorunu olanlarda, sorunu daha belirgin hale getirmekte ve uyumaya engel olmaktadır.
-
Kafein
düşük miktarlarda bile duygu durumunu olumlu yönde etkilemektedir. Bu özelliği
nedeni ile kahvaltıda çay ve kahvenin tercih edilmesini izah etmektedir. Özellikle kahvaltıda mavi ışıklı bir ortamda
bulunmak ve kahvaltıda ekmeğin olması da bu olumlu etkiyi arttırmaktadır.
-
Kafein
tüketiminin fazla olduğu topluluklarda depresyon riski de belirgin olarak
azalmaktadır.
-
Kafeinin
yüksek miktarlarda tüketilmesi kaygı bozukluğuna neden olmaktadır.
-
Kafein
bağımlılık yapmayan bir uyarıcı olarak kabul edilmektedir. Nadiren fiziksel
bağımlılık yaptığı görülen tüketicilerde kahve içmedikleri zaman yoksunluk
belirtileri gözlemlenmiştir.
-
Kafein çocuklarda ve gençlerde yetişkinlerdekine
benzer etkileri daha düşük miktarlarda göstermektedir.
KAFEİNİN NÖROLOJİK HASTALIKLARDA ETKİLERİ
-
Kafein içeren ağrı kesicilerin daha etkili
olduğu gösterilmiştir.
-
Hızlı ve yüksek miktarda alınan kafeinin ortostatik
hipotansiyon olarak bilinen kişinin oturduğu veya uzandığı pozisyondan ayağa
kalktığında görülen göz kararması yada bayılma hissinin ortadan kalkmasına da
yararı olmaktadır.
-
Düzenli kahve tüketiminin özellikle kadınlarda
ileri yaşlarda bilişsel kapasitenin azalmasına engel olduğu
gösterilmiştir. Yaşa bağlı hafıza
kaybına engel olduğu düşünülmektedir.
-
Bir çok çalışmada düzenli kahve tüketiminin
Alzheimer hastalığı riskini azalttığı gösterilmiştir.
-
Benzer şekilde kafeinin düzenli kullanılması
Parkinson hastalığı riskini de azaltmaktadır.
-
Kafein tüketimini yararlı olduğu bir başka
hayati hastalıkta inme olarak kanıtlanmıştır. Kafeinin nöron hasarını
engellediği düşünülmektedir. Hatta akut dönemde kullanımı ile ilgili çalışmalar
bulunmaktadır.
-
Aşırı kahve tüketimini epilepsi hasalarında
nöbet riskini arttırabilmektedir. Özellikle uyku düzenin bozulmasına neden
olarak nöbet eşiğini düşürdüğü düşünülmektedir.
Prof Dr M Zülküf Önal